İstanbul Modern’da Yaz Akşamlarına Sinema Keyfi Başlıyor!

İstanbul Modern Sinema’nın “Boşluğa Dikkat” adlı yeni uluslararası projesi, sinema sektöründe faaliyet gösteren kadınlara daha fazla alan açmayı hedefliyor. Bu proje, 18-23 Ağustos tarihleri arasında gerçekleştirilecek beş filmlik açıkhava gösterimleriyle başlıyor. Program, İran’dan Şili’ye, kişisel ve toplumsal tarihlerin kesiştiği kadın yönetmenlerin filmlerinden oluşuyor ve konukların katılımıyla gerçekleşecek. Bu projenin amacı, sinema sektöründeki kadınların fırsat ve temsil eşitliğinin olmadığı gerçeğini yansıtmaktır.

İlk film olan “Düet”, İdil Akkuş ve Ekin İlkbağ tarafından yönetilen iki genç sporcunun hikayesini anlatıyor. Mısra ve Defne, senkronize yüzme sporunda düet partneri olan yakın arkadaşlardır. Ancak federasyon ve ülkenin zorlu şartları nedeniyle olimpiyat hayalleri suya düşer. İki yönetmen, sporcu belgeseli çekmek için yola çıktıklarında, bu iki yol arkadaşının duygusal dostluklarına ve su balesi sporundaki zorlu mücadelelerine tanık olurlar.

Bir diğer film olan “Bir Ailenin Röntgeni”, Firouzeh Khosrovani tarafından yönetilmiştir. Khosrovani, batıda okumuş seküler bir babanın ve dindar bir annenin kızı olarak, aile hikayesini anlatmaktadır. Film, aile üyelerinin nasıl bir arada yaşadıklarını, ebeveynler arasındaki mektuplar, aile arşivinden fotoğraflar ve videolarla gözler önüne sermektedir. Bu belgesel, İran’ın modern tarihindeki temel çatışmalara odaklanarak, batı medyasının insanlık dışı gösterdiği siyasi bir durumu içten ve insani bir bakış açısıyla ele almaktadır.

“1976” adlı film, Manuela Martelli tarafından yönetilmiştir. Carmen adında varlıklı bir doktorun eşi olan bir kadının hikayesini anlatan film, Carmen’in bir Pinochet karşıtı direnişin dünyasına girmesiyle gerilim dolu bir hale gelir. Bu film, Pinochet döneminin ruh halini anlamaya çalışan yönetmenin ilk uzun metrajıdır ve başroldeki Aline Küppenheim’ın dikkat çekici performansıyla izleyiciyi etkilemektedir.

Charlotte Regan tarafından yönetilen “Hırçın” adlı film, annesini kaybettikten sonra yalnız kalan 12 yaşındaki Georgie’nin babasıyla yeniden ilişki kurma hikayesini anlatmaktadır. Bu film, pastel renkleri ve eğlenceli anlatımıyla tatlı bir şehir masalı olmasının yanı sıra İngiliz sinemasındaki sosyal gerçekçi dramı da korumaktadır. Başroldeki Lola Campbell ve Harris Dickinson’ın enerjisi, bu alışılmadık baba-kız ilişkisini hayata geçirmekte etkilidir. Bu film, Sundance’de Jüri Büyük Ödülü’ne layık görülen ilgi çekici bir baba-kız hikayesidir.

Son film olan “Sıradaki Kız”, July Jung tarafından yönetilmiştir. Cannes’da Eleştirmenler Haftası’nda prömiyerini yapan bu film, gerçek bir olaya dayanmaktadır. Lise öğrencisi Sohee’nin çağrı merkezindeki sömürücü stajının ardından yaşadığı trajedi üzerinden kapitalizmin ölümcül bedelini sorgularken, ikinci yarısında kadın dedektif Oh Yoo-jin’in soruşturmasıyla gerilimli bir polisiyeye dönüşür. Bu film, Güney Kore’deki gençliğin umutsuzluğunu, sistemin bozukluğunu ve Sohee’nin insanlığını sorgulayan etkileyici bir politik dramdır.

Bu film programı, sinemaseverlerin kadın yönetmenlerin işlerini keşfetmelerine ve kadınların sinema sektöründeki fırsat eşitliği ve temsiliyeti konusunda daha fazla farkındalık kazanmalarına yardımcı olacak. Bu projenin amacı, kadınların sinema dünyasında daha fazla yer almasını teşvik etmek ve onların hikayelerini anlatmalarına olanak sağlamaktır. Bu filmlerin her biri, güçlü hikayeleri, etkileyici performansları ve yaratıcı yönetimleriyle beni derinden etkiledi. “Boşluğa Dikkat” projesi, sinema dünyasında daha fazla çeşitlilik ve eşitlik için önemli bir adımdır.

Overall, the “Boşluğa Dikkat” film program at Istanbul Modern Cinema aims to open up more opportunities for women in the film industry. With its diverse selection of films directed by women from Iran to Chile, the program offers a platform for dialogue and showcases the struggles and achievements of women in cinema. Each film tells a unique and powerful story, featuring compelling performances and creative direction. This project serves as an important initiative to promote diversity and equality in the film industry, and it has resonated with me deeply.

Yorum yapın