Bu film, geçmişte, günümüzde ve gelecekte kadın olmanın ne anlama geldiğini harika bir dille anlatıyor. Kristin Scott Thomas’ın karakterinin “Fleabag” dizisinin bar sahnesi monologunda söylediği gibi; kadınlık hakkındaki evrensel gerçek; kadınların fiziksel bir acı ile doğdukları bu acıyı hayatları boyunca vücutlarında taşıdıkları. Yıllar boyunca pek çok inanılmaz film, bir kadın olmanın nasıl bir duygu olduğunu resmetmeye çalıştı. Kimi bunu mükemmel bir şekilde yaparken, kimi de hayal kırıklığı yaratan başarısız girişimler olarak kaldı.
“Frances Ha”dan “A Woman Under the Influence”a kadar, kadın izleyicilere teselli ve anlayış getiren, erkek izleyicileri düşündüren kadınlıkla ilgili en unutulmaz 10 film..
‘Frances Ha’ (2012) . Greta Gerwig’in Noah Baumbach ile birlikte yazıp başrolünde de oynadığı bu siyah-beyaz drama, Frances adlı New Yorklu genç bir kadının hayallerini takip ediyor. Kendini keşfetmenin engebeli yolunu tasvir eden Frances Ha, “geç çiçek açanlar” için mükemmel bir seçim. Karakterin yolculuğunun hiç bitmediği bu gerçekçi filmde, Gerwig’in cana yakın kahramanı hayata uyum sağlamak için mücadele ederken izleyiciler de peşine takılıyor. Gerçekten nereye ait olduklarını anlamaya çalışan tüm kadınların gönlünde ayrı bir yer edinecek hayatın ta içinden bir film.
’20th Century Women’ (2016) . 1979 Güney Kaliforniya’sında genç bir çocuğun hikayesini anlatsa da, onun etrafını saran kadınlar, hiç şüphesiz filmin gerçek yıldızları. 20th Century Women, hayatındaki diğer kadınlarını yardımını alarak oğlunu tek başına büyüten, uzun süredir bekar bir kadın olan 55 yaşındaki Dorothea Fields’ı merkezine alıyor.
‘Girlhood’ (2014) . Kadınların bağımsızlığını vurgulayan ve kendini tamamlanmış hissetmek için bir erkeğe ihtiyaç duyulmadığını anlatan Girlhood; genellikle aile ortamı tarafından kısıtlandığını hisseden ve tümü kızlardan oluşan bir çeteye katılmaya karar veren genç bir kızın hikayesini anlatıyor. Céline Sciamma’nın kadın merkezli merceğinden çıkan bu reşit olma öyküsü, büyümenin kaçınılmaz sancılarını tasvir ederken kendini sevme, kadınları güçlendirme ve kadın arkadaşlıklarına güçlü bir ışık tutuyor.
‘Mustang’ (2015) . Mustang, beş kız kardeşin özgürlükleri için verdikleri mücadeleye odaklanıyor. Lale ve kardeşleri oynadıkları bir oyunun çevreleri tarafından beklenmedik bir skandala dönüştürülmesi sonucu adeta ev hapsine mahkum olurlar. Bu durum öyle bir noktaya sürüklenir ki evde evlilik planları dahi yapılmaya başlanır. Ancak beş kardeş üzerlerinde kurulan bu baskıları yenip özgürlüklerine kavuşmak için yeni yollar arayacaktır.
‘Barbie’ (2023) . Listenin en taze filmi Barbie. Barbie hem eleştirmenlerin hem de izleyicinin beğenisini kazanarak bir yaz hitine dönüşmeyi başardı. Feminist anlatımla öne çıkan bir filmin çok izlenmesi ise mutluluk verici tabi. Ele aldığı konulara yaklaşımı çığır açıcı olmasa da, Barbie kurnazlıktan uzak, ancak izleyicileri konuşturacak kadar da kışkırtıcı. America Ferrera’nın güçlü monologu, kadın olmanın nasıl bir his olduğunu vurgulamayı başarması, çarpıcı kostümler, ve prodüksiyon tasarımıyla Barbie, mutlaka izlenmesi gereken filmlerden.
‘Cléo From 5 to 7’ (1962) . Agnès Varda’nın başyapıtlarından biri olan Cléo From 5 to 7, Paris sokaklarında, doktorundan test sonuçlarını beklerken dolaşan ve kanser olabileceğinden giderek daha fazla endişelenmeye başlayan, hastalık hastası bir şarkıcıyı inceleyen büyüleyici bir dram. 1962 yapımı film, 90 dakikalık gerçek zamanlı bir süreçte kendi algısını değiştiren üç boyutlu, kusurlu bir kadını ilginç bir şekilde tasvir ediyor.
‘Little Women’ (2019) . Bu listedeki dördüncü ve son Greta Gerwig filmi olan Küçük Kadınlar, muhtemelen en iyi Noel filmlerinden biri ve aynı zamanda Louisa M. Alcott’un sevilen zamansız hikayesinin en iyi uyarlamalarından da biri. Ayrılmaz dört kız kardeş rolünde Emma Watson, Saoirse Ronan, Florence Pugh ve Eliza Scanlen’in rol aldığı Küçük Kadınlar; kız kardeşlerin hayallerini ve hırslarını güzel bir şekilde tasvir ediyor. Kadınlara, kişisel gelişime, aile olmaya ve toplumsal cinsiyet rollerine meydan okuyan, dayatılan klişelerin derinliklerine inen 2019 yapımı film, sıcak bir kucaklama gibi.
‘Women on the Verge of a Nervous Breakdown’ (1988) . Partnerinin beklenmedik bir şekilde onu neden terk ettiğini öğrenmek için yola çıkan bir televizyon oyuncusu, bir dizi tuhaf kişilikle tanışır ve hepsinin hayatları, beklediklerinden daha fazla iç içe geçmiştir. Pedro Almodóvar’ın en iyilerinden olan Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar 80’lerden şık bir İspanyol draması.
‘The Worst Person in the World’ (2021) . Joachim Trier, Dünyanın En Kötü İnsanı’nda, kariyer yolunu keşfetmeye çalışan ve aşk hayatının dalgalı sularında ilerleyen