Görsel stilleriyle gözlerimize, romantik hikayesiyle kalplerimize hitap eden filmler… İşte sinematografisiyle gözlerimize, romantik hikayesiyle kalplerimize hitap eden 10 film. Bu filmler, romantik hikayelerini kartpostal gibi görüntülerle izleyiciye sunuyor. Luca Guadagnino’nun İtalyan kırsalını eşsiz bir şekilde önümüze seren “Call Me By Your Name”inden, Richard Linklater’in Viyana sokaklarını arşınlayan iki aşığın muhabbetlerini takip ettiğimiz “Before Sunrise”ına kadar pek çok film, romantik hikayelerini görsel bir şölenle sunuyor.
“Call Me By Your Name”, İtalya kırsalında geçen iç açıcı bir aşk hikayesi. Genç yıldız Timothée Chalamet’in çıkış filmi olan bu yapım, bol güneşli yaz günlerinde izleyicileri Avrupa’nın romantik atmosferine davet ediyor. Görüntü yönetmeni Sayombhu Mukdeeprom’un hayranlık uyandıran çalışması, filmin estetiğine büyük katkı sağlıyor.
“Aşk Zamanı” adlı film, 1960’larda birbirlerinin eşleriyle ilişkisi olan iki yalnız insanın hikayesini anlatıyor. Wong Kar-Wai imzası taşıyan bu yapım, aşk dilinin evrenselliği ve yalnızlık üzerine derinden dokunaklı bir hikaye sunuyor. İki görüntü yönetmeninin – Christopher Doyle ve Mark Lee Ping-Bing – çalışmaları, filmin duygusunu ve görüntülerini kusursuz bir şekilde tamamlıyor.
Barry Jenkins’in yönetmenliğini yaptığı “If Beale Street Could Talk”, bir erkek arkadaşının haksız suçlamalardan aklanmasını sağlamaya çalışan genç bir kadının hikayesini anlatıyor. New York’ta geçen film, kusursuz görüntüleriyle etkileyici bir hikaye anlatırken, yönetmen Jenkins, bir önceki Oscar’lı filmi “Moonlight”ta olduğu gibi aynı derinliği ve insanlığı filmine yansıtıyor.
“Moonrise Kingdom”, Wes Anderson’ın romantik büyüme hikayesi. Jared Gilman ve Kara Hayward, yaz kampı ve ailelerinden kaçan sorunlu iki çocuğu canlandırıyor. Filmin sıcak renkleri ve güneşli kompozisyonları, nostaljik bir his yaratıyor. Gerçek bir aşk hikayesinden ziyade saf bir çocukluk aşkını merkezine almış olan bu film, gerçek bir trajedi ve komedi karışımı.
“Harry ile Sally Tanışınca”, Billy Crystal ve Meg Ryan’ın başrollerinde yer aldığı unutulmaz bir romantik komedi. Hikayesini görsel dünyasıyla sağlam bir şekilde destekleyen film, Central Park’taki sonbahar yapraklarının sıcacık kızıl tonlarından hüzünlü, boş bir apartman dairesinin melankolik mavilerine kadar aşk hikayesi kadar görsel paletine de önem veriyor.
“Gün Doğmadan Önce”, Ethan Hawke ve Julie Delpy’nin Viyana’da aylak aylak dolaşırken gerçek aşkı çabucak keşfeden turistleri canlandırdığı minimalist bir film. Dikkat çekici bir Avrupa ortamında iki muhabbet kuşunu takip eden bu yapım, karakterlerin konuşmalarını neredeyse belgesel benzeri bir gerçekçilikle yakalıyor.
“Aşk”, Spike Jonze’nin bilim kurgu temelli aşk hikayesi. Joaquin Phoenix, bir sanal asistana aşık olan, içe dönük bir adamı canlandırıyor. Film, alışılmış romantik filmlerin aksine iki kişi arasında geçmese de romantik estetiğini canlı renkleriyle pekiştiriyor.
“Brokeback Dağı”, Heath Ledger ve Jake Gyllenhaal’ın birbirlerine aşık olan ve yirmi yıllık karmaşık bir aşk ilişkisine giren iki Amerikalı kovboyu canlandırdığı bir film. Ang Lee’nin Batı Amerika’nın göz kamaştırıcı manzaraları arasında yer alan romantik trajedisi, klasik bir Western filminin büyüleyici manzaralarına sahip.
“Harold ve Maude”, aralarında altmış yaş fark bulunan ve paylaştıkları ölüm saplantıları nedeniyle birbirlerine aşık olan iki yalnız insanın hikayesini anlatıyor. Karakterlerinin duygularını ve aşklarını ciddiye alan film, John Alonzo’nun çalışmasıyla muhteşem bir sinematografiye sahip.
“Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi”, bir ressam ile resmini yapacağı evli aristokrat kadın arasındaki aşkı anlatıyor. Noémie Merlant ve Adèle Haenel, Marianne ve Héloïse’in âşık olan ancak ayrı kalmaya mahkum olan aşklarına yürek burkan bir özgünlük getiriyor. Bir tablonun çizim sürecini ele alan film, görsel kompozisyonlarıyla yağlı boya tabloların zengin renklerini ve doğal ışığını çağrıştırıyor.
Bu romantik filmler, estetik duygularımızı harekete geçirirken, aynı zamanda bizi der